Description
Gök gürlemeleri kesildi, yağmur şiddetini
kaybetti, rüzgâr kulak kabartmak istercesine yavaşladı. İstilacı kara bulutlar
hafifçe aralandı. Altın sarısı, keskin ince bir ışık huzmesi gökyüzünden aşağı
sızdı, hemen üstlerinde belirdi. Şemsiyenin içinden süzülerek inen bu ışıkla
aydınlandı yüzleri. Tüm şehir, sokaklarda akan sular bile duruldu; dünya sustu.
Canlı cansız her şey, herkes, koskoca ihtişamlı evren o an dikkat kesildi;
günahkârlar kendilerine yeni şans, bağışlanma için umut beklerken Baba
çocuklarına yine bir fırsat verdi.
“Bazen bakışların çepeçevre sarıyor beni. O
koyu gözbebeklerin uzayın derinliklerine bir yolculuğa çıkmış gibi
hissettiriyor kendimi. Bu yolculuğun sonu yok. Uzayın muazzam boşluğunda
kaybolmak da ürkütür insanı, ihtişamlı karanlığın içindeki yıldızlar ve galaksiler
de fakat bu muhteşem görüntünün ışıltısından ve büyüsünden kurtulamıyorum.
Farkındayım gözlerin sonum olacak. Olsun, en çok gözlerini seviyorum. Ama ne
ben sana bunu söyleyeceğim ne sen bileceksin.”
Herkesin dostlarından, en yakınlarından bile
sakladığı arzuları, umutları olabilir.
Evet, bazen insan sadece kendisine ait hayalleri olsun ister, bazen de
öyle sırlar vardır ki kimseye anlatılmaz, kimseyle paylaşılmaz. Bu sırların
açılıp saçılması tam aksine daha fazla acı verir, üstüne bir de utanç eklenir.
En yakın dostumuz da olsa bunları bir başkasının bilmesine yürek dayanmaz.
Bazı yükler vardır ki çok ağırdır
yine de bu yükü yalnız sahibi taşımalıdır ve insan o yükle yaşamaya
alışmalıdır.